CAMBRIDGE'DE MÜZİK
Fernando’s Kitchen
İngiltere’ye gitmeden önce kimlerle yolumun kesişeceğini, orada benim için
performans şansı olup olmayacağını merak ediyordum. Bu nedenle de sokak
sanatçıları hakkında eşten dosttan, googledan küçük çaplı bir araştırma yaptım. Cambridge
sokaklarında çekilmiş Fernando’s Kitchen grubunun videolarına da bu sırada
rastladım. Müzikleri o kadar hoşuma gitti ki kendileriyle tanışmak için
sabırsızlanmaya başladım. Sokakta eyleyen tiyatro gruplarından ise iz yoktu.
Cambridge’e gittiğim ilk ay,bir eylül akşamı dil kursundan arkadaşım Marta'yla Grand Arcade etrafında dolaşırken, Trinity Kilisesi’nin demir
korkuluklarında grubun konser afişi ilişti gözüme. Marta’ya gruptan biraz
bahsedip kendilerine rastlamak için sabırsızlandığımı ve konserlerine de
mutlaka gitmek istediğimi anlattım. Bir süre sonra Marta İngiliz ailesinin
yemek saatine –hiç şaşmaz 17.00-yetişmek üzere benden ayrılmıştı. Gidişinin
üzerinden beş dakika bile geçmeden telefonuma bir mesaj geldi “buradalar!” Biraz kulak kabartıp sese doğru yürüyünce, gerçekten de oradaydılar işte! (Bana göre Besame Mucho'nun en güzel yorumlanmış hali olan Fernando's Kitchen versiyonunu videoya çekmesem olmazdı.)
Ve ben o gün, orada hayatımda duyduğum en güzel kadın seslerinden birini dinliyor gibiydim. Her hücrem ritimlerini soluyor derken müzik kesiliverdi. Meğerse performanslarının sonuna yetişmişiz. Grubun önünde açık duran gitar çantasının içindeki albümlerini görünce almak üzere yanlarına gittik.
Grubun solisti ve aynı zamanda da Cajun çalan Heidi Joubert ile o gün tanıştık. Kendisi herkese güler yüzle İspanyolca ve İngilizce laf atan fıkır fıkır, genç ve güzel bir kadın.O kadar iyi bir İspanyol aksanı var ki Güney Afrikalı olduğunu öğrendiğimizde Marta ve ben çok şaşırdık.
Fotoğraf Junction konserinden bir kare. Heidi'nin İsa'ya adadığı bir şarkıyı o harika sesiyle,herkesi etkileyerek söylemesinin ardından duyduğu huzur ve mutluluk anı... |
Performanslarının sonunda, kendilerine eşlik eden müzisyenler için ayrı bir
alkış alıyorlar..
İngiltere’de
geçirdiğim neredeyse 4 ay boyunca her hafta sonu onları dinlemek için Market
Square’de buldum kendimi. Dondurucu kış
günlerinde bile sıcak çikolatamla karşılarına çöküp o soğukta nasıl aynı
mükemmel performansı sergileyebildiklerini hayranlıkla seyrettim.
Küçük bir dipnot: Benim izlediğim
performansların neredeyse hepsinde gruba Michele Montalli basıyla eşlik
ediyordu. O da tıpkı Heidi ve Sebastian kadar sıcakkanlı,eğlenceli bir tip ve başarılı bir müzisyen.Sebastian'ın yine bir Junction konserinden bir fotoğrafını görüyorsunuz. |
Konser hakkında konuşmaya gelince...Grubun birçok fotoğrafını çektim ve iki kez Junction’daki konserlerine gittim. İlk konser biletini kendileriyle tanıştığım gün almıştım. Konserde çektiğim fotoğrafları gönderdiğimde beğendiler ve web sitelerine koymak istediler. Ben de sevinçle kabul ettim. Böylece ilk kez fotoğraflarım profesyonel anlamda hem web sitesinde hem de grubun fb sayfasında yayınlanıp görücüye çıktı. Göz gezdirmek isteyenler için grubun resmi web sitesi:
http://fernandoskitchen.com/
İkinci konsere ise kendileri davet ettiler.(16.12.2011) Hatta bir arkadaşımı da yanımda getirebilmem için iki bilet gönderdiler ve ben de konsere gelmek isteyeceğini bildiğim Hong Kong'lu canım arkadaşım Mac’ı davet ettim. Konser bileti elime geçene kadar ya gidemezsem diye hop oturup hop kalktığımı bugün gibi hatırlıyorum. Biletlerin içinde bulunduğu posta zarfının konser günü elime ulaşması hakkında yorum yapmayacağım! Acaba postacı geldi de evde kimseyi bulamayınca zarfı bırakmadan gitti mi diye kendimi yiyip bitirmeyi bırak,komşunun kapısına bırakılan postalara bile bakmıştım. Junction Cambridge için hiç de fena sayılmayacak büyüklükte,kaldığım eve 2-3 dk. uzaklıkta bir konser salonuydu. Tabi ben mekanın kapasitesi ve nüfus hesabından yapabilmekten yoksun halde, İstanbul'dan pay biçerek, 1 saat öncesinden çıktım ki kuyruk varsa arkada kalmayayım diye. Hava da şansıma öyle soğuktu ki zaman geçmek bilmedi Alejandro gelene kadar. Üstüne bir de Mac'ın otobüs vaktinde gelmediği için gecikmesi eklenince,konser başlayacak da ben Mac'ın bileti de bende olduğu için içeri giremeyeceğim diye gerilmeye başladım. Neyse ki Mac da yetişti ve muhteşem bir gece geçirdik. Bu konserin ayrı bir yeri vardı benim için. O gece Cambridge'deki son gecemdi. Konserde tanıştığımız orta yaşlı geveze bir fotoğrafçı bize fazlasıyla sarınca, Fernando's Kitchen'la konser sonrası vedalaşmanın hemen ardından,arabasıyla bizi şehir merkezine götürmesini kabul ettik. Merkezde diğer arkadaşların da olduğu barda son hatıra fotoğraflarımızı çekilerek geceyi bitirdik. Fabiano,Alex ve Dominico tren istasyonuna kadar benimle geldiler(evim aynı zamanda tren istasyonuna da çok yakındı) ve sulu gözlerle,isteksizce evin yolunu tuttum.
http://fernandoskitchen.com/
İkinci konsere ise kendileri davet ettiler.(16.12.2011) Hatta bir arkadaşımı da yanımda getirebilmem için iki bilet gönderdiler ve ben de konsere gelmek isteyeceğini bildiğim Hong Kong'lu canım arkadaşım Mac’ı davet ettim. Konser bileti elime geçene kadar ya gidemezsem diye hop oturup hop kalktığımı bugün gibi hatırlıyorum. Biletlerin içinde bulunduğu posta zarfının konser günü elime ulaşması hakkında yorum yapmayacağım! Acaba postacı geldi de evde kimseyi bulamayınca zarfı bırakmadan gitti mi diye kendimi yiyip bitirmeyi bırak,komşunun kapısına bırakılan postalara bile bakmıştım. Junction Cambridge için hiç de fena sayılmayacak büyüklükte,kaldığım eve 2-3 dk. uzaklıkta bir konser salonuydu. Tabi ben mekanın kapasitesi ve nüfus hesabından yapabilmekten yoksun halde, İstanbul'dan pay biçerek, 1 saat öncesinden çıktım ki kuyruk varsa arkada kalmayayım diye. Hava da şansıma öyle soğuktu ki zaman geçmek bilmedi Alejandro gelene kadar. Üstüne bir de Mac'ın otobüs vaktinde gelmediği için gecikmesi eklenince,konser başlayacak da ben Mac'ın bileti de bende olduğu için içeri giremeyeceğim diye gerilmeye başladım. Neyse ki Mac da yetişti ve muhteşem bir gece geçirdik. Bu konserin ayrı bir yeri vardı benim için. O gece Cambridge'deki son gecemdi. Konserde tanıştığımız orta yaşlı geveze bir fotoğrafçı bize fazlasıyla sarınca, Fernando's Kitchen'la konser sonrası vedalaşmanın hemen ardından,arabasıyla bizi şehir merkezine götürmesini kabul ettik. Merkezde diğer arkadaşların da olduğu barda son hatıra fotoğraflarımızı çekilerek geceyi bitirdik. Fabiano,Alex ve Dominico tren istasyonuna kadar benimle geldiler(evim aynı zamanda tren istasyonuna da çok yakındı) ve sulu gözlerle,isteksizce evin yolunu tuttum.
Tekrar Fernando's Kitchen'a dönerek yazımı bitirmek isterim. Heidi ve Sebastian hakkında ilginç bir bilgi daha: ben oradayken evliliklerinin birinci yıl dönümüydü! Gerek sahne gerek sokakta sergiledikleri konser performansları boyunca birbirlerine attıkları tutkulu kaçamak bakışları yakalamanız mümkün. Çok başarılı müzisyenler olmalarının yanında, içtenlikleri onları tanışmaya değer güzel insanlar yapıyor.
Yolunuz Cambridge’e düşerse, tüm bu sebeplerden ötürü dinlemenizi hatta kendileriyle tanışmanızı tavsiye edeceğim
gruplardan bir tanesi onlar.
çok içten yazılmış bir blog,tebrikler
YanıtlaSilTeşekkürler :)
YanıtlaSil