Grantchester’da Çay Saati

Ulaşım ucuzladıkça gezginler arttı. Peki, ama seyyahlar? Günümüzde gezmeyi seven insanlar ikiye ayrılıyor. Birinci grup iş hayatının yoğunluğundan spontane yaşamaya zaman bulamayan ya da bu şekilde gezmek konusunda tereddütleri olan güzel bavullu “gezginler”; ikinci grup ise sırtında çantası, yanında gezerken tanıştığı arkadaşlarıyla, yol üzerinde günün sürprizini arayan “seyyahlar” dan oluşuyor. Seyahati planlama aşamasında, nerede kalınacağı ve nasıl gezileceği gibi temel konularda bu iki grup arasında keskin farklar olsa da bazı yerel tatlar her iki grubu da cezbetmeyi başarıyor.

Ya Cennet Bir Çay Bahçesi Olsaydı?


İngiltere’ye yolu düşen herkesin, özellikle de çay severlerin ilgisini çekeceğini düşündüğüm Grantchester da bu yerel tatlardan biri. Cambridge şehir merkezinden taksiye bindiğiniz taktirde, büyük ihtimalle göçmen olan taksicinizle Birleşik Krallık hakkında laflayarak geçireceğiniz bilgilendirici ve keyifli, yarım saatlik bir yolculuğun sonunda buraya ulaşmanız mümkün. Grantchester aslında Cambridgeshire Kontluğu’nda yer alan ufak bir yer. Burayı görülesi kılan ise tarih, çay ve elma ağaçları... İngilizlerin, bahar ve yaz aylarında şehrin gürültüsünden uzaklaşmak üzere kaçamak yaptıkları, elma ağaçlarıyla bezeli bir çay bahçesinden bahsediyorum. Üstelik de renkli bir geçmişe sahip.

Hikayeye göre, Cambridge Üniversitesi’nden bir grup öğrenci 1868 senesinde Grantchester’daki tea house’a giderler. Diğer ziyaretçilerden farklı olarak bu öğrenciler, evin sahibi Mrs. Stevenson’dan, çaylarını evin önündeki elma bahçesinde içmek üzere izin isterler. O günden sonra, bu bahçede çay içmenin ne kadar keyifli olduğu anlatısı üniversiteliler arasında dilden dile dolanır. Bunun üzerine 1897’de Mrs. Stevenson’un evi, çay bahçesi olarak kapılarını açar ve beş çayı içme geleneğinin Cambridge versiyonu burada filizlenir. Grantchester Grubu olarak bilinen Virginia Woolf, Bertrant Russell, Ludwig Wittgenstein gibi isimlerin haricinde; Stephan Hawking, Sylvia Plath ve Prens Charles gibi diğer birçok özel ismin de bahçenin müdavimi olduğu söylenmekte.

Benim Grantchester ile tanışıklığımı sorarsanız, İngilizce dil eğitimi için Cambridge'ye gittiğim zamana; yani 2011 senesine dayanıyor. Bir kere gitme fırsatı yakaladığım bu çay bahçesinde geçirdiğim vakit bana çok keyif vermişti. Her zaman söylediğim gibi yine belirtmek istiyorum; İngiltere şehir efsanelerinde anlatıldığı gibi kasvetli ve yağmurdan göz gözü görmeyen bir ülke değil. Ekim ayı başında Grantchester’da askılı bluz ile oturmak mümkün. Bahçeye geri dönersek, küçük bir evin içinden self servis olarak istediklerinizi tabağınıza aldıktan sonra ödemenizi yapıyorsunuz. Gittiğiniz saate göre bulabileceğiniz yiyecekler çeşitleniyor. Fiyatlar ise çok pahalı olmamakla beraber, tahmin edebileceğiniz üzere ucuz da sayılmaz. Grantchester’a çay saatinde gittiğim için tercihimi havuçlu kek ve sütlü çaydan yana yapmıştım ben. Yakın arkadaşlarım Ji-sun, eşi Eun-ha ve Marta'yla birlikte ağaçların altında güzel bir masaya yerleşmiştim. Masa demişken, gözünüzde sandalyeler yerine şezlong tarzı oturma yerleri canlanmalı. Dağınık bir şekilde, sanki kendi bahçesindeymişçesine sere serpe oturup sohbet eden insanlar düşünün.

 Bir köşede ise, evin dış duvarına dayalı, kirli tabak ve bardakların misafirler tarafından yerleştirildiği metal raflı bir dolap bulunuyor. Hepsi bir araya gelince, bana Alice Harikalar Diyarında kitabının çay saati sahnesini çağrıştırmıştı.
Self-servisinizi yaptınız, sizin bahçenizmiş gibi oturdunuz, bulaşıklarınızı da yerleştirdiniz, şimdi sıra küçük bir yürüyüş yapmaya geldi. Bahçeyi, üzerinden Cam Nehri geçen yeşil, geniş bir alan çevreliyor. İşte burada, oyunlar oynayan çeşitli yaş gruplarından insanları, pedal çevirenleri, piknik yapanları ve nehir üzerinde punting yapanları görebilirsiniz. Fotoğraf çekmek ya da doğanın bir parçası olmaksa size kalmış. 







Eğer cennet bir çay bahçesi ise kuşkusuz ki, Grantchester cennetin ta kendisi.

          Dipnotlar:
  • Benim gibi ekim ayı içerisinde İngiltere’ye, Grantchester’a yolu düşecek olanlar için October Fest’i hatırlatmadan olmaz. Elma bahçesinin hemen yakınında küçük bir pub, bin bir çeşit birasıyla doldurduğu kocaman fıçılarını cüzi bir miktar karşılığı istediği kadar içebileceği ziyaretçilerine açıyor. Bira sever olmasanız da bu atmosferi deneyimlemeden geçmeyin derim. 
  • Punting de neyin nesi?
    Nehir üzerinde, gondol benzeri kayıkları punt adı verilen ince uzun küreklerle yüzdürmeye deniyor. İngilizlerin geleneksel bir eğlencesi ve turistler için olmazsa olmaz bir Birleşik Krallık tecrübesi. Genellikle üniversite öğrencileri ek gelir sağlamak için turistlere tarihi ve kültürel hikayeler anlatarak punting deneyimi yaşatıyorlar. Cambridge ile ilgili yeni yazılarım arasında punting tecrübeme de yer vereceğim. 



Yorumlar

  1. Keyifli bir yazı, fotograflar ayrıca güzel..

    YanıtlaSil
  2. Hazal Hanım kaleminiz gerçekten çok kuvvetli, yazılarınızı büyük bir keyifle okuyorum, teşekkürler.

    YanıtlaSil
  3. hazalcım senin gizli hayranın ben...:) ı love you :) ayşe anlatsın sana:)
    azına sağlık süperrsin süperr...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar