Grantchester’da Çay Saati
Ulaşım ucuzladıkça
gezginler arttı. Peki, ama seyyahlar? Günümüzde gezmeyi seven insanlar ikiye
ayrılıyor. Birinci grup iş hayatının yoğunluğundan spontane yaşamaya zaman bulamayan
ya da bu şekilde gezmek konusunda tereddütleri olan güzel bavullu “gezginler”; ikinci
grup ise sırtında çantası, yanında gezerken tanıştığı arkadaşlarıyla, yol
üzerinde günün sürprizini arayan “seyyahlar” dan oluşuyor. Seyahati planlama
aşamasında, nerede kalınacağı ve nasıl gezileceği gibi temel konularda bu iki
grup arasında keskin farklar olsa da bazı yerel tatlar her iki grubu da cezbetmeyi
başarıyor.
Ya Cennet Bir Çay Bahçesi Olsaydı?

Hikayeye göre, Cambridge
Üniversitesi’nden bir grup öğrenci 1868 senesinde Grantchester’daki tea house’a giderler. Diğer ziyaretçilerden farklı olarak bu öğrenciler, evin
sahibi Mrs. Stevenson’dan, çaylarını evin önündeki elma bahçesinde içmek üzere
izin isterler. O günden sonra, bu bahçede çay içmenin ne kadar keyifli olduğu
anlatısı üniversiteliler arasında dilden dile dolanır. Bunun üzerine 1897’de Mrs.
Stevenson’un evi, çay bahçesi olarak kapılarını açar ve beş çayı içme geleneğinin
Cambridge versiyonu burada filizlenir. Grantchester Grubu olarak
bilinen Virginia Woolf, Bertrant Russell, Ludwig Wittgenstein gibi isimlerin
haricinde; Stephan Hawking, Sylvia Plath ve Prens Charles gibi diğer birçok özel
ismin de bahçenin müdavimi olduğu söylenmekte.
Benim Grantchester ile
tanışıklığımı sorarsanız, İngilizce dil eğitimi için Cambridge'ye gittiğim
zamana; yani 2011 senesine dayanıyor. Bir kere gitme fırsatı yakaladığım
bu çay bahçesinde geçirdiğim vakit bana çok keyif vermişti. Her zaman
söylediğim gibi yine belirtmek istiyorum; İngiltere şehir efsanelerinde
anlatıldığı gibi kasvetli ve yağmurdan göz gözü görmeyen bir ülke değil. Ekim ayı
başında Grantchester’da askılı bluz ile oturmak mümkün. Bahçeye geri
dönersek, küçük bir evin içinden self servis olarak istediklerinizi tabağınıza
aldıktan sonra ödemenizi yapıyorsunuz. Gittiğiniz saate göre bulabileceğiniz
yiyecekler çeşitleniyor. Fiyatlar ise çok pahalı olmamakla beraber, tahmin
edebileceğiniz üzere ucuz da sayılmaz. Grantchester’a çay
saatinde gittiğim için tercihimi havuçlu kek ve sütlü çaydan yana yapmıştım
ben. Yakın arkadaşlarım Ji-sun, eşi Eun-ha ve Marta'yla birlikte ağaçların altında güzel bir masaya yerleşmiştim. Masa demişken, gözünüzde sandalyeler yerine şezlong tarzı oturma yerleri canlanmalı. Dağınık bir şekilde, sanki kendi bahçesindeymişçesine sere serpe oturup sohbet eden insanlar düşünün.
Bir köşede ise, evin dış duvarına dayalı, kirli tabak ve bardakların
misafirler tarafından yerleştirildiği metal raflı bir dolap bulunuyor. Hepsi
bir araya gelince, bana Alice Harikalar Diyarında kitabının çay saati sahnesini
çağrıştırmıştı.
Eğer cennet bir çay bahçesi ise kuşkusuz ki, Grantchester cennetin ta kendisi.
Dipnotlar:
- Benim gibi ekim ayı içerisinde İngiltere’ye, Grantchester’a yolu düşecek olanlar için October Fest’i hatırlatmadan olmaz. Elma bahçesinin hemen yakınında küçük bir pub, bin bir çeşit birasıyla doldurduğu kocaman fıçılarını cüzi bir miktar karşılığı istediği kadar içebileceği ziyaretçilerine açıyor. Bira sever olmasanız da bu atmosferi deneyimlemeden geçmeyin derim.
- Punting de neyin nesi?
Nehir üzerinde, gondol benzeri kayıkları punt adı verilen ince uzun küreklerle yüzdürmeye deniyor. İngilizlerin geleneksel bir eğlencesi ve turistler için olmazsa olmaz bir Birleşik Krallık tecrübesi. Genellikle üniversite öğrencileri ek gelir sağlamak için turistlere tarihi ve kültürel hikayeler anlatarak punting deneyimi yaşatıyorlar. Cambridge ile ilgili yeni yazılarım arasında punting tecrübeme de yer vereceğim.
Keyifli bir yazı, fotograflar ayrıca güzel..
YanıtlaSilHazal Hanım kaleminiz gerçekten çok kuvvetli, yazılarınızı büyük bir keyifle okuyorum, teşekkürler.
YanıtlaSilhazalcım senin gizli hayranın ben...:) ı love you :) ayşe anlatsın sana:)
YanıtlaSilazına sağlık süperrsin süperr...